Nöbetçi Eczaneler
AK Parti İstanbul Vilayet Lideri Osman Nuri Kabaktepe, Haber7 stüdyosunda Haber7 Genel Yayın Direktörü Osman Ateşli‘ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Seçimden, sandık güvenliğine, muhalefetin oyunlarından, çıkarılacak milletvekili sayısına kadar birçok bahiste dikkat çeken açıklamalar yapan Kabaktepe, Kahramanmaraş zelzeleleri sonrası meskenleri yıkılan vatandaşlarla ilgili bir muştuyu de Haber7 ekranlarından Türkiye’ye açıkladı.
İşte Kabaktepe’nin değerli açıklamaları;
SORU: Teşkilat olarak, AK Parti İstanbul’daki ilçe belediyeleri olarak bölgede ne üzere çalışmalar yapıyorsunuz?
Ben bu vesileyle öncelikle tüm vefat eden kardeşlerimize rahmet diliyorum, yakınlarına sabır, yaralılarımıza ve hastalarımıza şifa diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. 50 binin üzerinde vatandaşımızı kaybettiğimiz zelzele için ‘Asrın Felaketi’ kavramının bile oluşturduğu zarar, çevresel, bölgesel, coğrafik yaygınlık, oluşturduğu hasara, insanımızda bıraktığı tesir olarak anlatmakta yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Rabbimin bu ve gibisi felaketleri bir daha yaşatmamasını temenni ediyorum.
Zelzelenin olduğu saatten itibaren tüm Türkiye’de olduğu üzere İstanbul’umuzda da hem halkımız hem kamu kurumlarımız hem sivil toplum kuruluşlarımız sarsıntı bölgesine bir an evvel ulaşmanın uğraşı içerisinde oldular. Bizler de AK Parti vilayet ve ilçe teşkilatları olarak birebir vakit İstanbul’da belediyelerimiz olarak 4.30’dan itibaren teyakkuza geçtik. Ne yapabileceğimizi planlayıp gerçekleştirmek için bir efor sarf ettik. Zelzelenin olduğu gün 6 Şubat’ta sabah saat 4.30’da başlayan operasyonlarımız bugüne kadar devam etti, sonrasında da devam edecek. 6.00’dan itibaren belediyelerimizin arama kurtarma grupları İstanbul’daki havaalanlarına ulaşıp sarsıntı bölgelerine intikale başladılar. O gün sabah 9’dan itibaren yardım tırlarımızı zelzele bölgesine göndermeye başladık.
Bizim 25 belediyemizle birlikte birinci günlerde sarsıntıda hasar gören 40’ın üzerindeki ilçemizde çalışmalar yaptık. Daha sonra İstanbul’da her bir ilçemizi zelzele bölgesindeki her ilçeyle kardeş belediye yaptık. 24 belediyemizle birlikte bölgedeki 27 belediyeler ile kardeş belediye hukuku çerçevesinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bütün belediyelerimizin hepsi sahadalar.
Bugüne kadar kendi organizasyonlarımızla İstanbul’dan gönderdiğimiz yardım tırlarımızın sayısı yaklaşık 4000’i geçti. Şu an alanda 7000’in üzerinde işçimiz var. 1000 üzerinde iş makinemiz var. 800’e yakın binek araçlarımız var. 40’ın üzerinde taşınabilir fırınımız ve aşevimiz var.
İstanbul’daki AK Partili ilçe belediyeleri olarak 10 bin konteynerlik bir kent kuruyoruz. Şu anda 4000’in üzerinde tamamladık.
Kardeş belediyeler olarak etraf paklığı yapıyoruz, yemek çıkarıyoruz, fırınlarımız var, sıhhat taramaları yapıyoruz. Vatandaşlarımızın şahsî hijyen gereksinimlerinin görülmesini, ufak tefek tamirat işlerini, gereksinimleri olan giysilerini sağlıyoruz.
Hayvan can dostlarımızın veterinerlik hizmetlerini, barınma ve tedavi hizmetlerini yapıyoruz.
Konteyner ve çadırlarda barınma hizmetleri yapıyoruz. Fırınlarımıza ve aşevlerimize uzak olan mahalle ve köylerde servis hizmetleri de yapıyoruz. İstanbul’da yaptığımız tüm hizmetleri 27 ilçede yapmaya çalışıyoruz.
Biz yalnızca 10 vilayette çalışmıyoruz. İstanbul’a gelen depremzede kardeşlerimiz de var. Onları meskenlerinde gelip tek tek ziyaret ediyoruz. Hallerini hatırlarınız sorup gereksinimlerini öğrenmeye çalışıyoruz. Sarsıntı bölgesinde ve İstanbul’da toplumsal marketler açtık. İstanbul’da konuk edilenler var. Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarında ve konutlarda kalanlar var. Hem belediyelerimiz hem ilçe teşkilatlarımız bu kardeşlerimizi ziyaret ediyorlar. O kardeşlerimizi belediyelerimizin toplumsal marketlerine girip hem besin muhtaçlığını hem giysi muhtaçlığını giderebiliyor.
Yani maksadımız şu; Biz millet olma birlik ve beraberlik içerisinde olmanın 6 Şubat’tan itibaren nasıl olduğunu göstermeye çalıştık, bunu gücümüzün sonuna kadar, muhtaçlıklar giderilene kadar sürdürmeye devam edeceğiz.
Sarsıntı bölgesini her ziyaret ettiğimizde değişimi, dönüşümü, farklılığını görüyorsunuz. Arama kurtarma faaliyetlerinin neticelenmesinden itibaren enkazların kaldırılması, hasarlı binaların yıkılması, konteynerlerin kurulması, iş yerlerinin açılması, kalıcı konutların temellerinin atılması, vatandaşlarımızın bölgeye geri dönerek hayata yine başlamaları, tüm bakanlıklarımızın kendi alanlarına dair yaptığı çalışmaları görüyorsunuz. Bir sürü enkazın ve molozun olduğu bir caddeye bir hafta sonra gittiğinizde bakıyorsunuz ki, enkaz kaldırılmış, hasarlı binaların yıkılmış, orası temizlenmiş ve yeni hayata başlaması için hazır hale getirilmiş. Bir bölgeye gidiyorsunuz. Dağ başı üzere geliyor size. Ancak kalıcı konutların yapılması için karar alınmış, ikinci hafta gidiyorsunuz ki, 500 tane konutun temeli atılmış, iş makineleri harıl harıl çalışıyor. Çok dinamik bir yapı var.
SORU: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremzedelere 1 yılda konutlarını teslim etme kelamı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı periyodunda afet devrinde başarılı olduğumuz ve yönettiğimiz gerçekleşmiş bir uygulamadır. Elazığ, Giresun, Kastamonu, Bingöl, Antalya, Manavgat, Muğla’da… Bu saydıklarım hem zelzele hem sel hem yangın afeti yaşayan bölgelerimiz… Bu bölgelerimizin tamamında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ilgili kurumlarımız, kalıcı konutları yapmaya başlamış, kimilerini 1 yıldan erken, kimilerini 1 yıl içerisinde, kimilerini da 13-14 ayda teslim etmiştir. Bunların hepsi olmuştur, burada da birebiri olacak.
Bunu kıyas etmek için söylemiyorum ancak Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan devrinde geldiği seviyeyi, farkındalık oluşması için söylüyorum; İngiltere büyüklüğündeki bir yerde yaşanan bir sarsıntıdan sonra yaklaşık 10 bine yakın konutun sarsıntı anında yıkıldığı, 100 binin üzerinde konutun yıkılması gerektiği bir bölgede, 50 bin insanımızı kaybettiğimiz, 13,5 milyon insanımızın yani dünyada 80 ülkeden büyük bir nüfusun etkilendiği bir coğrafyada, 16’ncı günde kalıcı konut temeli atabilmek; yalnızca bir yılda bitirebileceğimizin göstergesi değil, bu noktada Türkiye’nin geldiği düzeyin de tabiridir. Bunun altını çizmek lazım.
Bakın şu anda vatandaşlarımız sarsıntı bölgesine gittiklerinde köylerdeki başladığımızın konutların çatılarının kapatıldığını görecekler.
Yani kimi konutların teslimini biz 1 yıl sonra yapmayacağız. Bayramdan sonra, 1 ay sonra, 2 ay sonra, 3 ay sonra konut teslimleri başlayacak. Zira köydeki konutlarımızı tek katlı olduğu için daha süratli yapabiliyoruz.
Cumhurbaşkanımız söz ettiler. 700 bine yakın konutun dönüşümü tekrar yapılması planlanıyor. Bunların 300 binin üzerindeki konutların teslimatları 1 yıl içerisinde olacak. Yanlış hatırlamıyorsam bugüne kadar 40 bine yakın konutun temeli atıldı. Her hafta temel atıyoruz. Dolayısıyla Vanlı, Antalyalı, İzmirli, Muğlalı, Giresunlu vatandaşlarımız, nasıl ki bir yıl içerisinde meskenlerine sahip oldular. 11 vilayetimizdeki kardeşlerimiz de bir yıl içerisinde meskenlerine sahip olacaklar. Hiç tasa etmesinler. Burada şunun altını çizmek istiyorum.
Genç kardeşlerimizin anlaması için de daha sadeleştirerek tabir edecek olursak; muhalefetin siyasal hırs uğruna bir gün içerisinde çarkıfelek üzere döndüğünün göstergesi ve altılı masanın bir ittifak değil koalisyon olduğunun ve çabucak hemen her mevzuda çatırdamaya müsait olduğu gösterge noktalarından birisi de bu kalıcı konutların imal sürecidir. Ana muhalefet partisinin siyasi aktörleri başta olmak üzere biz 16. günde hem enkaz kaldırıyoruz, hem de kalıcı konutların temelini atıyoruz.
Daima bir arada çıkıp dediler ki; ‘Efendim, kalıcı konutların temeli bu kadar erken atılır mı? Nasıl yaparsınız? Niçin bu kadar tez ediyorsunuz?’ Biz de dedik ki; ‘Bakın bölgedeki yaraları bir an önce saracağız. Bölgedeki yaptığımız yüz binin üzerindeki TOKİ konutlarının camları bile kırılmadı. Bu konutun nasıl yapılacağını bu devlet, bu millet biliyor. Yıkılan binalarımızın da yüzde 99,6’sı 1999 öncesi yapılanlar zati.
Vatandaşlarımızın kendi yaptığı binalar dahil 1999 sonrası yapılan binalarımızın yüzde 97’si ayakta kalmış, yüzde 3’ü yıkılmış. Münasebetiyle biz bu işin nasıl yapılacağını biliyoruz. Devletin ve kurumların bu hafızası var. Vatandaşlarımızın kalıcı konutlarına ulaşması için bir an önce bizim temel atmamız lazım. Ve bunu bilimsel datalara uygun halde yapacağız, başladık. Ana muhalefet başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki siyasi aktörler, ‘Niye bu kadar erken yapıyorsunuz?” demeye başladılar. Ne hikmetse, cumhurbaşkanı adayı oldu, çarkıfelek döndü, zihin değişti. Kahramanmaraş’a yaptığı ziyarette Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanındaki CHP’li bir siyasetçi, ‘Biz 1 yıldan erken bitireceğiz’ demeye başladı. Ee nasıl 1 yılda bitireceksin temel atmazsan? Ve 6+1’li masadaki bir siyasi partinin genel lideri eskide kalmış, onun çarkıfeleği dönmemiş, diyor ki; ‘Niye zelzele konutlarının temelini erken atıyorsunuz?’
Afetler, toplumsal, toplumsal, ekonomik ve siyasi krizler, ortaya çıktığında, gerçek başkanları ve kapasiteleri ortaya koyarlar. Bu zelzele sürecinde de gördük ki, ana muhalefet başta olmak üzere, yeteri kadar kabiliyetlerini yansıtamadıkları üzere yansıtan kurumları da bir kadro manipülatif telaffuzlarla zedelemeye ve yapılan işleri değersizleştirmeye çalıştırlar.
SORU: Muhalefetin kentsel dönüşüm projelerini engellemesi ve İBB’nin sarsıntı bütçesini düşürmesi konusunda neler söylemek istersiniz?
Siyasi davranışlara bazen toplumsal teşhisler de koymak gerekiyor. Sayın İmamoğlu başta olmak üzere CHP’li birden fazla siyasetçinin ‘Konuşuyor ama yapmıyor’ ya da ‘yapmayacaklarını söyleme’ hastalığı var.
İstanbul sarsıntısı ile ilgili çaba edebilmeniz için yapmanız gereken şeyler var. Bunlardan bir tanesi de 1999 öncesi yapılan yapıların stoğunu değiştirmeniz. 1999’dan sonra çıkan yönetmelik ve bizim hükümetimiz devrinde çıkardığımı 3 tane yönetmelik ve sonrasında ‘kentsel dönüşüm yasası’ ismiyle bilinen yasa var. Bu, hem vatandaşlarımız hem de kamusal bir kadro uygulamalarda yasal bir yere oturması ve işlerin hızlanması, teşvik edilmesine imkan veriyor. Mesela; ‘Kentsel dönüşüme gideceksen senden şu vergiyi almam’ ya da ‘Yüzde 70 tamamsa, burayı dönüştürebilirsin’ diyor.
Büyükşehir belediyesi de dahil en çok yapmanız gereken işlerden biri bu.
Ben bunun daha evvel latifesini yaptım. İmamoğlu, ‘1 yılda 20 bin konut yapacağım’ dedi. ‘Ben bunları otomobille gezdim, göremedim. Sanki yerden görülmüyor mu bunlar? Sonra İstanbul’un en yüksek yeri Çamlıca Kulesi’ne çıktım. Baktım, oradan da göremedim. 4 yıl geçti ortadan. Lütfen gelsin bize İBB Lideri, bize bu yaptığı 80 bin konutun yerini göstersin. Tahminen bir sıfır yanlış söylemiştir, bize 8 bin konutun nerede olduğunu göstersin.’ dedim.
İstanbul’da 4 yıl içerisinde kentsel dönüşüm manasında yaptıklarını sav ettikleri sayılar, 2 binli sayılarda bile değil, binli sayılarda. Onlardan da ne kadarı kentsel dönüşüm olup olmadığı tartışmalı. Haberi yanlışsız kabul edelim, burada. ‘Efendim, biz sizin 20 yılda yaptığınızı biz 4 yılda mı yapalım?’, doğal ki yapmayacaktın canım! Benim 1 yılda yaptığımı sen 1 yılda yap. Artı, iddianda ve kelamında dur! Ya senede 20 bin konut kelamı verirken ne dediğinin farkında değildin, aymaz olarak konuşuyorsun. Ya da milletin bunu anlamayacak derecede, kendini de çok akıllı görerek konuşuyorsun. Ya bizim Yeşilçam sinemalarındaki anlatılan o siyasi figürler gibi… Yani kullanmak istemiyorum o isimleri. Onlar üzere bir şekli deneyerek konuşuyorsun. Ya da ne dediğinin farkında değilsin. Yılda 20 bin konut yapacağız diye biz bir kelam söylemedik. Siz söylediniz. O vakit biz bunun peşindeyiz. Diyoruz ki; ‘İstanbul için sunduğunuz 80 bin konut nerede?’ Çok kolay bir soru.
İki; siz 4 yıldır çalıştay yapıyorsunuz. Çalıştay yapmaktan çalışmaya geçemediniz. Ha teğe çalıştaya davet. Yeniden bir çalıştaydan bahsediyorlar.
Üç; bizim İstanbul için yaptığımız sarsıntı planını, birebirini tekrar yapıp ‘biz zelzele planı yaptık’ diye sunuyorsunuz.
Dört; Büyükşehir meclisinde küme lider vekilimiz 2021 yılında size bu tekliflerde bulundu; Gelin bu bütçeyle ilgili düzenlemeleri yapalım. 2023 yılında bizim 2 sene evvelki teklifimizi duyuyorsunuz. Onu da daha getirmiş değilsiniz. İstanbul’da zelzeleye ayırdığınız bütçe, reklama ayırdığınız bütçenin yarısından daha az.
Üstelik, AK Parti ilçe belediyelerimizin ve Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’mızın İstanbul’da yaptığı kentsel dönüşüm projelerine ya CHP’li belediyeler direkt olarak ya da desteklediği kurumlarla 1500’ün üzerinde dava açmış. Hatta Bayrampaşa’da eski cezaevinde orada yaptığımız dönüşüm projesine dava açan adamı da sonra getirip onun başına geçirmişler. ‘Ben yaptım’ diye de anlatıyor. Bizim bitirdiğimiz projelerin dağıtımını beceremediler.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ‘süslenmiş beceriksizlik’ diye bir kavramla anlatmaya çalışıyorum. Beceriksizliklerini algı, manipülasyon, gösterilerle süsleyerek kapatmaya çalışıyorlar. Tam bir ‘süslenmiş beceriksizlik’ var.
SORU: Kentsel dönüşüme katkı vermediğiniz konusunda tenkit alıyorsunuz? Bu bahis hakkında ne diyeceksiniz?
Biz hangi projeye katkı vermedik. İstanbul’da şu anda kentsel dönüşüm çalışmalarının yüzde 90’ı AK Partili ilçe belediyeleri yahut Bakanlık tarafından yürütülmektedir. CHP’li İBB’nin yürüttüğü projeler yok denecek kadar azdır. Hangi projeyi yaptılar da biz ona mani olduk? Bunun da yanıtı yok aslında. Bu ‘süslenmiş beceriksizlik’in bir tanesi de ‘Biz yapmak istiyoruz da pürüz oluyorlar.’ Ne yapmak istedin de yaptırmadık kardeşim.
Kentsel dönüşüm ve sarsıntı ismine vatandaşımızın hangi kederiyle ilgilendin de biz pürüz olduk! Tam bilakis Esenler’de kentsel dönüşüm projelerine birden fazla Büyükşehir Belediyesi tarafından davalar açılmış. 6 Şubat sarsıntısına kadar İstanbul’da CHP’li siyasetçiler ve İBB kentsel dönüşüm önüne ket vurmuşlardır, mani olmuşlardır, vatandaşı kışkırtmışlardır. Yüzde 80 vatandaşın imza attığı, binaların dayanıksız raporlarının olduğu projelerde bile gelip vatandaşları kışkırtarak mahkemeye verilme süreçlerini desteklemekle kalmamış, güya büyük bir zulüm yapılıyormuş imajını doğurmuşlardır. Bunun vebalinin altından kalkılmaz.
Cumhurbaşkanımızın dünya siyasetine ders niteliğinde bir hali oldu. Dedi ki, ‘Şu an bizim tek kederimiz sarsıntının yaralarını sarmak. Tartışmaya girmeyeceğiz. Lakin not edeceğiz. Tek maksadımız oradaki yaraları erkenden sarmak. Lakin gördüğümüz bir kadro şeyler de var, vakti geldiğinde onları da konuşacağız. Hatay’da Cumhurbaşkanlığımızın ve bakanlığımızın kentsel dönüşümle ilgili aldığı kararlarını ilgili CHP’li siyasalların nasıl iptal ettirdiklerini ve orada enkazda kalmış şehitlerimize karşı nasıl yüzsüzce söyledikleri cümlelerini artık gizli tutuyoruz ancak günü geldiğinde bu cümleleri ve altındaki bilgileri de vatandaşlarımızla da paylaşacağız.
SORU: Ekrem İmamoğlu 2019 yılında ‘İstanbul’u sarsıntıya hazır hale getirmek için 5 yıl yeter’ demişti. Artık ‘100 yıl yetmez’ diyor. Bu iki farklı açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz?
Allah ömür verir 100 sene yaşarsak bu sefer de ‘1000 yıl yetmez’ der.
Bununla ilgili birçok planımızı programımızı yaptık, açıkladık. İlçe ilçe bunlarla çalışıyoruz. Bakanlık olarak da 1,5 milyon konutun dönüşümüyle de ilgili alanlar hazırladık. Gerekli alt yapılar hazırlandı, yasalar çıktı. Şu an yapılması gereken kentsel dönüşüm ismi altında başlattığımız proje ve kampanyanın herkes tarafından desteklenip bunun bir ulusal projeye dönüştürülmesi lazımdı. Ama İstanbul ve Türkiye’nin depreme hazır hale gelme sürecinin ulusal bir projeye dönüşme sürecindeki en büyük mahzur CHP ve paydaşlarının oluşturduğu ‘rantsal dönüşüm’ kampanyası oldu. Bunun yerleşmesini, yaygınlaşmasını ve toplumsallaşmasını engellemiş oldular.
Mesela son 1 yıl içerisinde İstanbul’da Üsküdar, Gaziosmanpaşa, Kağıthane, Esenler ve Fikirtepe’de bizim yapıp teslim ettiğimiz 20 bin konut var. Eğer bu ulusal bir proje haline getirilip davalar açılmazsa tüm siyasi partiler de bu kentsel dönüşüm projelerine yeteri kadar takviye vermiş olsaydı, biz bunu 20 bin değil de 40 bin yapmış olurduk. Onlarla daima birlikte yapmış olurduk.
Ben şunu soruyorum; İstanbul’da 24 tane AK Partili belediye var. 14 tane de CHP’li belediye var. 20 yıldır İstanbul’daki yönettikleri ilçelerde kaç yüz adet konutu kentsel dönüşüm ismine dönüştürmeyi başardılar yahut bunu keder edindiler. Ya da açılan bu 1500 dava içerisinde direkt olarak kaç adedinde dahli var. Bunu sormak ve irdelemek lazım.
Bir iş eksik olabilir fakat toptan reddedilmez. Kentsel dönüşüm başlığı altında çıkan yasa ve uygulamaların eksiklikleri olabilir. Hiçbir şey harika değildir, kesinlikle ki vardır. Lakin siz eksiklikleri düzeltmek yerine İstanbul’un en hayati sorunu olan zelzele meselesini çözmek için oluşturulan kentsel dönüşüm sürecini öldürmek istediniz. Bu türlü davrandınız.
Enteresan ve garabet bir durum. Türkiye’ye şu an önerdikleri sistem, dünyada eşi ve gibisi olmayan bir sistemi uyguluyorlar. Geçenlerde bir açılışta konuşma yapıyordum. Dedim ki; Millet İttifakı bir karar almış. Aldıkları karar şu; cumhurbaşkanı stratejik bir karar alırken öteki 5 öndere soracak. Ancak bir şey açıklamayacak. Artı 2 var bir de… O öbür iki belediye liderine soracak mı sormayacak mı onu bilmiyoruz. Pekala 5 başkana ne soracak? Stratejik karar alırken hepsinin mutabakatıyla alınacakmış. Hepsi imza atacakmış. Yani cumhurbaşkanı örneğin Putin’le yahut Amerikan lideriyle görüşme yapıyor… Orada bir karar vermesi lazım. Ne yapacak? Herhalde şöyle yapacak; ‘Sayın Biden, Sayın Putin, Sayın Macron, bir dakika ben bir arayayım yardımcılarıma sorayım’ diyecek. Meral hanıma soracak, sonra Ahmet beyefendiye soracak, sonra Temel beyefendiye soracak… Oradan bir vatandaşın biri bağırdı, dedi ki ‘başkanım pekala telefon çekmiyorsa ne olacak?’ Dedim bunlar belediyeyi servis dışı etmişlerdi, herhalde Türkiye’yi de servis dışı yapacaklar…
Bu türlü bir idare sistemi yok. Türkiye’ye bir kurul sistemi getiriyorlar. Yani 3 tane cumhurbaşkanı kurul üyesi var, hepsinin tamam demesi lazım… Biz niçin demokrasiyle yönetiliyoruz o vakit? Parlamenter Sistem’de de böyleydi… Bu türlü olacaksa seçimi de kaldırın o vakit. Türkiye’deki her partiye bir tane cumhurbaşkanlığı, bir tane cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, bir tane bakanlık verelim. Bütün parti liderleri bir ortaya gelsin… Niye seçim yapıyoruz o vakit? Sistemi uygulamanız ve sistemi işletmeniz lazım. Tek kaygıları var, Türkiye’yi yokluktan ve hiçlikten, bugün dünyanın en değerli ülkesi haline getiren Cumhurbaşkan Erdoğan’ı global hegemonyanın isteği doğrultusunda başkanlıktan indirilmesi. Öteki bir maksatları yok. Kâfi ki bu olsun, Türkiye ne olursa olsun. Böyle yaklaşım olmaz. Bu türlü ucube sistemle idare olmaz. Kendileri de bu türlü yönetemeyeceğini biliyor. Kendi seçmeniyle konuştuğunuzda ‘zaten kazanamayacağız da, kazansak da 6 ay sonra bu iş yürümez diye cümleler kurduklarını görüyoruz.
SORU: Güzel Parti İstanbul Vilayet binasına yönelik saldırı… Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve AK Parti’ye yönelik sert söylemleri… Bir mağduriyet havası mı yaratılmaya çalışılıyor?
Ben hadiseyi duyar duymaz Güzel Parti İstanbul vilayet binasına ziyarete gittim. Sayın Meral Akşener de oradaydı. Onlara da kederlerimizi ilettik. Amasız ve fakatsız, siyasi partilere, siyasi aktörlere karşı şiddet hareketlerini kınadığımızı, sonuna kadar karşısında olduğumuzu söz ettim. Bunu tekrar söz ediyoruz. Ama burada garip bir durum var. Son bir yıl içerisinde bizim de yakılan, bombalanan, kurşunlanan 3 binamız oldu. Biz bu türlü afişe etmedik onu. O muydu bu muydu tartışmasına girmedik.
Bu bahiste AK Parti’nin sicili belirlidir. Aktır ve paktır. AK Parti hiçbir vakit şiddete bulaşmamıştır, şiddetin ve terörizmin karşısında olmuştur. AK Parti Kürt’e karşı değil, PKK’ya karşıdır. AK Parti muhafazakara karşı değil, terörist DEAŞ’a karşıdır. AK Parti toplumsal demokrata karşı değil, ‘ben toplumsal demokratım’ diyerek teröristlik yapan DHKP-C’ye karşıdır. Siyasi olarak hiçbir vakit rakiplerini demokrasi dışında manipüle etmeye yahut çaba içerisine girmeye AK Parti yeltenmemiştir ve yeltenmez. AK Parti’nin 20 yıllık sicili bu. Münasebetiyle bu sicile karşın hiç aşikâr olmayan bir olaydan hareketle bu olayın sebebine dair AK Parti’ye yönelik suçlamalar çok yanlış. Yanlış sözünü en hafif olarak tabir ediyorum. Bu ne nezakete sığar ne hukuka sığar ne siyasi çabaya sığar. Çok yanlış değerlendirmeler bunlar. Olay ortaya çıkmış olmasına karşın, bir açıklama gelmiş olmasına karşın bunu devam ettiriyor olmanız herhalde diyorum şu an siyasi atmosferde seçimi kaybetmiş olmanın tesiriyle başınıza gelen olayı nasıl değerlendireceğinizi bilmemekten kaynaklanır diye düşünüyorum.
Biz kurşunların her vakit karşısında olduk, karşısında olmaya devam edeceğiz. PKK’nın karşısında olduk karşısında olmaya devam edeceğiz. Menderes’in idamının karşısında olduk, karşısında olmaya devam edeceğiz. Özal’a atılan kurşunun karşısında olduk, karşısında olmaya devam edeceğiz.28 Şubat’ın karşısında olduk, karşısında olmaya devam edeceğiz. Bugün de siyasi suikastlerin ve siyasete karşı yapılan her türlü şiddetin karşısındayız, karşısında olmaya devam edeceğiz. Fakat birilerinin kendi yaşadıkları durumlardan hareketle olmayan hadiseleri bize dönük olmuş üzere göstermelerini esefle ve ıstırapla karşıladığımı da söz ederim, tüm cümlelerini yine değerlendirmelerini tavsiye ediyorum.
Bu seçimdeki en değerli pozisyonumuz ve durumumuz hukuku ve demokrasiyi olduğu üzere savunmak olmalıdır. Bunu başarmalıyız.
SORU: Sandıkların güvenliği konusunda ne üzere çalışmalar yapıyorsunuz? Teşkilatta buna yönelik bir çalışma var mı?
Yaklaşık 6-7 aydır biz çalışıyoruz. Bizim sandıklarla ilgili kendi görevlilerimiz çalışmalarımız bunların hepsi tamamlandı. Muhalefette eminim resmi görevlilerini tamamlamıştır. Muhalefet bu tip hususları çok sık gündeme getirerek o gün yaşayacakları sandık başarısızlığını, sandık güvenliğinde sorun varmış üzere bu günden örtmeye çalışıyorlar. Sandıkta kaç kişi oturuyor 5 kişi, 5 kişinin 1’i AK Partili 4’ü muhalefetten oturuyoruz İstanbul’da. Vatandaşımızın sandıkta kim nasıl oturuyor bilmesi lazım. Sandık konseyleri nasıl oluşuyor; 1 tane devlet vazifelisi oluyor memur. Memurun dışındaki 5 kişi seçime giren siyasi partilerin temsilcisi oluyor oya nazaran belirlenmiyor.
Yani İstanbul’da seçime giren 5 siyasi parti olacak. Oy oranına bakarsak Bir AK Parti’den, iki CHP’den, 3 HDP’den, 4 YETERLİ Parti’den 5 MHP ve Saadet Partisi’den olacak. İstanbul’da sandıkta Cumhur İttifakı ya 3’e 2, ya 4’e 1 azınlıkta olan biziz sandıklarda. Bir güvenlik sorunu varsa, güvenlik sorunu yaşatılacak olan biziz, mağdur olacak olan biziz. Çoğunluk esasen muhalefette. Ya 3’e 2 ya 4’e 1. Muhalefet seçim günü yaşayacakları başarısızlıkları örtmek için bugünden o gün yapacakları oyunları varmış üzere gösteriyor.
Gelin daima bir arada sandığa sahip çıkalım. Sandık şurasında oturan 5 kişi ya ikisi Cumhur İttifakı’ndan olup üçü Millet İttifakı’ndan olacak, ya 1’i Cumhur İttifakı’ndan olup 4’ü Millet İttifakı’ndan olacak. Her halükarda bizim ittifakımız sandıkta azınlık olarak kalıyor. İstanbul için bunu söylüyorum vilayet il bunlar değişiyor. Hasebiyle o noktada gerekli olgunluğu tüm siyasi partilerimizin göstereceğine inanıyorum ve buna davet ediyorum.
SORU: İstanbul’da kaç milletvekili çıkarmayı hedefliyorsunuz?
İstanbul’da 98 milletvekili adayımız olacak inşallah bunun yarısından birçoklarını biz çıkarmayı hedefliyoruz.
Cumhurbaşkanımızı balkon konuşması için Ankara’ya yolcu ederken İstanbul’da bir meydanda bir balkonda konuşalım diyoruz bakalım o yeri de seçeceğiz. En yüksek oyu aldığımız ilçede yapacağız bunu inşallah.
SORU: Muharrem İnce’ye çekil baskıları konusunda bir şey söylemek ister misiniz?
Bunu Millet İttifakı’nın kendilerini desteklemeyenleri nasıl linç ettiği başlığı altında konuşmak lazım. 3 günlük Meral hanım tutumu, Muharrem İnce hali onları başka ayrı pahalandırmak lazım. Müzakere edebilirsiniz sorun yok, birlikte hareket edebilirsiniz sorun yok fakat linç edercesine öldürürcesine çekilmen lazım bu türlü bir hakkı yok.
Neredeyse yaşama hakkın yok derecesine getiren şeyler hukuka da, demokrasiye de, saygınlığı da, siyasete de sığmaz. Çok büyük bir saygısızlık nezaketsizlik. Muhalefet paydaşlarının Millet İttifakı’nın onu destekleyenlerin ne kadar tahammülsüz hesaplaşma peşinde olduklarının göstergesidir.