Nöbetçi Eczaneler
Türkiye’nin Tel-Aviv Büyükelçisi Şakir Özkan Torunlar, 7 yıl evvel ulusal basının Türk halkına, İstanbul’un Avrupa ve Asya yakalarını bağlayan Boğaziçi Köprüsü’nün trafiğe kapatıldığını duyurduğunu belirterek, “Napolyon Bonapart’ın dünya tek devlet olsaydı başşehir olacağını söylediği, 17 milyon nüfuslu ve on binlerce turiste mesken sahipliği yapan İstanbul, tekrar keyifli bir hafta sonuna hazırlanıyordu. Cuma akşamı olduğu için çok kişi haberleri takip etmiyordu.” tabirlerini kullandı.
Torunlar, bir saat sonra televizyon kanallarının Türk Hava Kuvvetlerine ilişkin F-16’ların başşehir Ankara üzerinde alçak uçuş yaptığını bildirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Halk ne olup bittiğiyle ilgili sorular sormaya başladı. Gece yarısına gerçek, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki bir küme darbecinin, 1990’lardan beri kelamda ABD’de sürgünde yaşayan akıl hocalarından aldıkları talimatla demokratik yollarla seçilmiş hükümeti devirmek istedikleri anlaşıldı. Türk tankları büyük kentlere girdi ve Türk Hava Kuvvetleri ülkenin meclis binasını, polis merkezlerini ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesini bombaladı. Bir küme isyancı, Türkiye’nin demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ailesiyle hafta sonunu geçirdiği tatil beldesinden kaçırmaya kalkıştı.”
O akşam Türk demokrasisinin üzerinde kara bulutların gezindiğine dikkati çeken Torunlar, buna karşılık sivillerin tereddüt etmeden sokaklara çıktığını, ordu ve polis teşkilatındaki yüz binlerce kişinin de Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta ve denetimini yine sağlaması için harekete geçtiğini aktardı.
Torunlar, sonraki sabah darbe teşebbüsünün bilançosunun ortaya çıktığına işaret ederek, “Her yaştan sivil, bayan ve erkek 251 kişi Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) bağlı kelamda isyancılar tarafından öldürüldü, 2 bin 500’den fazla kişi de yaralandı. Kelamda isyancılar, 1980’lerden itibaren Türk ordusuna sızarak teğmenlikten generalliğe kadar rütbeler almıştı fakat buyrukları, ABD tarafından korunan, lise terk kelamda bir din adamından alıyordu.” değerlendirmesinde bulundu.
“Mayıs seçimleri Türk demokrasisinin gerçek manada hiçbir vakit bocalamadığının kanıtı”
Kalkışmadan çabucak sonra Türk idaresinin gerçek dostlarından birbiri gerisine dayanışma iletileri aldığını anımsatan Torunlar, şu tabirleri kullandı:
“Batı’da kendilerini demokrasi sevdalısı olarak tanımlayan, demokrasinin ne olduğu ve ne olması gerektiğini söyleyenler, herkese bunu anlatmaktan çekinmeyenler, Türkiye’nin sahiden demokrasi olup olmadığı konusundaki kuşkuları geçinceye kadar günlerce sustu. Demokrasinin büyük global şampiyonlarına teşekküre gerek yok, Türkiye bundan eskisinden daha güçlü çıktı.”
Büyükelçi Torunlar, Türk demokrasisinin gerçek manada hiçbir vakit bocalamadığının delilinin geçen mayısta yapılan seçimlere iştirak oranı olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Yalnızca Türk seçmenin iştirak oranı olarak değil, başka demokratik ülkelerdeki iştirak oranıyla kıyaslandığında sayı muazzamdı. Hem Türkiye’den hem de yurt dışından (İsrail’dekiler dahil) seçmenler, demokratik haklarını kullanarak yeni meclisi ve cumhurbaşkanını belirledi. Millet, 14 Mayıs’ta meclisin 600 yeni üyesini, 28 Mayıs’ta yapılan ikinci cins oylamada da Recep Tayyip Erdoğan’ı gelecek 5 yıl için yine cumhurbaşkanı seçti.”
“Akdeniz ülkeleri olarak Türkiye ve İsrail, canlı demokrasilere sahip”
Akdeniz ülkeleri Türkiye ve İsrail’in canlı demokrasilere sahip olduğuna vurgu yapan Torunlar, her iki ülkeden ailelerin birbirini yüzyıllardır tanıdığını, tüm koşullarda ve vakitlerde test edilmiş bağlara sahip komşu ülkeler olduklarını tabir etti.
Torunlar, her iki ülkenin hükümetinin de turizm ve ticaretin ötesine geçen daha fazla iş birliğini istek ettiğini belirterek, makalesini şöyle tamamladı:
“İsrailliler ,Türkiye’ye yalnızca turizm ya da iş için değil güç vakitlerde da yardım etmek için geliyor. Türkiye, 6 Şubat’ta, yüzyılın felaketi olarak isimlendirilen iki ardışık zelzeleyle sarsıldığında İsrail 70 kişilik arama kurtarma takımıyla yardıma gelen birinci ülkelerdendi. İsrailli gruplar enkaz altından 19 kişiyi kurtardı. Bir gün sonra İsrail, Kahramanmaraş’ta 350 sıhhat görevlisiyle birinci sınıf bir sahra hastanesi kurdu. İki ülke ortasındaki alakaların gelecek aylarda ve yıllarda gelişeceğine inanıyorum. Münasebetleri tekrar rayına oturtan İsrail ve Türkiye cumhurbaşkanlarının güçlü ve ferdî inisiyatifleri sayesinde her iki ülke de yeni devrin avantajlarından yararlanmak istiyor.”